Amerika kıtasındaki sömürgecilik, Avrupalı güçlerin 15. yüzyıldan itibaren bu kıtaya keşif gezileri yapmaları ve burada sömürgeleştirme faaliyetlerinde bulunmalarıyla başlamıştır. Sömürgecilik, Avrupa’daki güç mücadelelerinin yanı sıra, ticaret, yerleşim, hammadde ve insan kaynaklarına yönelik arayışların bir sonucu olarak gelişmiştir. Amerika kıtasındaki sömürgeciler, burada yerli halkların kaynaklarını, topraklarını ve işgücünü sömürerek zenginleşmişlerdir.
Özellikle İspanyol ve Portekizli sömürgeciler, Amerika kıtasında büyük bir etki yaratmışlardır. İspanyol İmparatorluğu, Orta ve Güney Amerika’da büyük sömürge toprakları kurmuştur. Bu topraklarda, yerli halklar köleleştirilerek zorla çalıştırılmış, değerli metaller ve diğer hammadde kaynakları sömürülmüştür. Portekizliler ise, bugünkü Brezilya topraklarında büyük bir sömürge imparatorluğu kurmuşlardır. Afrika’dan getirilen köleler, burada şeker kamışı tarlalarında ve maden ocaklarında çalıştırılmıştır.
Amerika kıtasındaki sömürgecilik, yerli halkların kültür ve yaşam tarzlarını da büyük ölçüde etkilemiştir. Sömürgeciler, yerli halkların din, dil ve geleneklerini değiştirerek, kendi kültürlerini dayatmışlardır. Bu da, yerli halkların büyük acılar çekmesine ve yok olmalarına neden olmuştur. Özellikle Avrupalı sömürgecilerin yaydığı hastalıklar, yerli halkların büyük kısmının ölümüne sebep olmuştur.
Sömürgecilik, Amerika kıtasında 19. yüzyılın sonlarına kadar devam etmiştir. Ancak bu dönemde, sömürgecilik karşıtı mücadeleler giderek güçlenmiş ve Avrupa güçlerinin egemenliği sarsılmaya başlamıştır. Amerika kıtasındaki sömürgecilik, bu toprakların tarihinde büyük bir yıkım ve travma yaratmıştır. Ancak, bu süreç aynı zamanda, yerli halkların direnişi ve mücadelesi ile de birlikte tarihe geçmiştir.